Author Archive
Satrancın EsaslarıCapablanca Satranca başlamak için en iyi kitap..
|
|
Satranç KitabımSelim Palavan “Satranç Kitabım”, satranca yeni başlayan ya da usta seviyesinde olan bütün satranç meraklılarına hitap edecek bir eser. Kendine özgü dili ve nükteli anlatımı, öğretici olmanın yanısıra kitabı eğlenceli hale getiriyor. |
|
Satranç: Büyük Ustalar Modern GörüşlerRichard Reti Bir ders kitabı yöntemliliğiyle işlediği bu yapıtında Reti, satranç stratejisini tarihsel gelişimi içinde sunmaktadır. Anderssen dönemi romantizminden örneklerle başlayan kitap, Morphy ve özellikle Steinitz’in yol açtıkları klasik çığırı, özellikle Lasker’i çarpıcı yönleriyle irdeledikten sonra, satrancın Rubinstein’la Capablanca’nın elinde ulaştığı yetkin yoğrumu betimlemekte ve Reti’nin kendisinin de içinde bulunduğu, Nimzoviç, Alyehin, Breyer gibi hipermodernler kuşağının görüşlerini yansıtarak son bulmaktadır. Reti bu alanda, açılış sorunlarını, varyant labirentleinde kaybolmadan, hamlelerin ardında yatan stratejik amacın ışığında aydınlatmakta, ayrıca sayısız oyunortası sorununa değinme fırsatını da bularak canalıcı noktaları, yalın, açık ve sürükleyici bir anlatımla serimlemektedir. |
|
Satrançta Turnuva HazırlığıAleksandr Koblenz Çeviri:Uluğ Nutku, Serdar Çelik 1930’lara doğru temeli atılan Sovyet Satranç Okulu’nun Koblenz, 1960-1961 Dünya Satranç Şampiyonu ve günümüzün ilk on oyuncusu arasında yer alan Mihail Tal’i yetiştirmekle öğretmenliğindeki başarısını kanıtlamıştır. Bu okulun yetiştirdiği dünya şampiyonları arasına son olarak adını yazdıran Kasparov, Koblenz’in öğretim yönteminin sağlamlığını ve modern satrancın temellerini atmış oluşunu göstermesi yönünden de önemlidir. Günümüzde hemen her dilde yayınlanan ve sayıları gittikçe çoğalan kitaplar arasında kalıcı niteliğe ulaşanları pek azdır. Elinizdeki kitap bu türden bir klasiktir; satranç öğretiminde vazgeçilemeyecek bir yapıttır. |
|
Satrançta Ustalık DersleriAleksei Suetin Çeviri: Ali Karatay |
|
Satrançta Sistematik Antrenman (TrainingSergiu Samarian Satrançta ilerlemek isteyenler için.. |
|
Satrançta Oyun SonuYuri Averbach Satranççılarımız, oyunsonunda daha çok, açılış öğrenmeye eğilimlidir. Nedeni de her oyunda açılış olmasına karşılık, her oyunda oyunsonu olmamasıdır. Oysa bazı oyunlar, geçilebilecek olan oyunsonundaki üstünlüklerin ne olduğu bilinmediğinden, oyunortasında kaybedilmektedir ya da oyunsonu elverişli olmadığı halde sadeleşme ile bu evreye girildiğinden güç durumla karşılaşılmaktadır. Kısaca, oyunsonu bilgileri öğrenildikten sonra tam bir satranççı olunabilir. |
|
Satrançta BeraberlikL. Verhovski |
|
Masallarla SatrançOzan Çapan
|
|
Gençler İçin SatrançB. J. Withuis, Helmut Pfleger Çeviri:Selim Palavan,Alev Gönçer Gençler için satranç, konsantre olma yeteneğini düzenlemek, stratejik düşünüş tarzını öğrenmek ve bundan zevk almak için en iyi olanaktır. Bu kitap atılabilen adımlarla satrancı tanıtmakta ve Alman Satranç Federasyonu’nun verdiği “Piyon”, “Kale” ve “Şah” diplomalarını alma olanağını sağlamaktadır. Sistematik anlatımı sayesinde (“Öğrenmek-denemek-onaylamak”) oyun gücü planlı bir şekilde artırılmaktadır. |
Sayın Yoldaş Spassky:
Bobby Fischer ile yapmakta olduğunuz dünya satranç şampiyonluğu maçını büyük bir ilgi ile izliyorum. Satranç meraklısı değilim ve hatta oynamam da ve oyunun sadece temel kurallarını biliyorum. Ben mesleği romancı-felsefeci olan birisiyim.
Fakat televizyonda hamle hamle yeniden verilen bir oyununuzu izledim ve onları bir satranç oyuncusunun ihtiyaç duyduğu müthiş düşünce ve planlama karmaşıklığının gerçek bir ispatı olarak gördüm. Bu bir satranç oyuncusunun kaç şeyi aklında tutması gerektiğinin ,kaç şeyi entegre etmesi gerektiğinin,ne kadar ileriyi görmesi ve planlaması gerektiğinin bir ispatıydı. Sizin ve rakibinizin sıradışı bir entellektüel kapasiteye sahip olması aşikardı.
Sonra ,oyunun kendisinin ve oyuncuların zihni marifetinin onların uğraştıkları realitenin metafiziksel mutlaklığı sayesinde mümkün olduğunu fark ederek sarsıldım. Oyuna Kimlik Kanunu ve onun sonucu olan Nedensellik Kanunu hakimdir. Her şey olduğu gibidir: bir vezir bir vezirdir, bir fil bir fildir,ve her birinin yapabileceği hareketler onların niteliğiyle belirlenir: bir vezir doğrusal ya da diyagonal herhangi bir açık çizgide ilerler,bir piyon ilerleyemez;bir kale satranç tahtasının bir kenarından diğerine ilerler,bir piyon ilerleyemez,vs. Onların kimlikleri ve hareketlerinin kuralları sabittir – ve bu durum oyuncuların aklının karmaşık,uzun vadeli bir strateji geliştirmesini mümkün kılar,bu nedenle oyun sadece kişinin (ve rakibinin) marifetine bağlıdır.
Bu durum beni size sormam gereken bazı sorulara götürdü.
1. İki saatlik beyin çatlatan bir emekten sonra – rakibinizi köşeye sıkıştırdığınız – kritik bir anda,bilinmeyen,keyfi bir kuvvet aniden diyelim rakibinizin filinin vezir gibi oynamasını sağlayacak şekilde oyunun kurallarını rakibinizin lehine değiştirmiş olsa,oynayabilir miydiniz? Oynayamaz mıydınız? Ancak gerçek hayatta,bu sizin ülkenizin kanunudur ve bu oynamak için değil, fakat yaşamak için sizin ülkenizin vatandaşlarının içinde bulunduğu durumdur.
2. Satrancın kuralları diyalektik bir realiteye uygun olacak şekilde zıtların bir araya gelebileceği şekilde yenilense,böylece kritik bir anda sizin veziriniz Beyaz’dan Siyah’a dönüp,rakibinizin veziri olsa ve sonra da her ikinize de ait olan Gri’ye dönse,oynayabilir miydiniz, oynayamaz mıydınız? Ancak gerçek dünyada,bu sizin vatandaşlarınızın kabul etmesi,içselleştirmesi ve onlarla yaşaması öğretilen realite görüşüdür.
3. Bir ekip halinde oynamak zorunda olsanız – yani kendi başına düşünmeniz ve oynamanız yasaklansa ve bir grup tavsiyeci ile değil fakat her hareketinizi oylamayla belirleyen bir takım ile birlikte oynamak zorunda olsanız- oynayabilir miydiniz? Bir şampiyon olarak takım içindeki en iyi beyin siz olacağınızdan,takımı sizin stratejinizin en iyi olduğuna ikna etmek için ne kadar çaba ve zaman harcamak zorunda kalırdınız? Başarmanız mümkün olur muydu? Eğer bazı faydacı,sadece içinde bulunduğu anı düşünen zihniyetler rakibinizin atını sizin üç hamle sonra şah mat olmanıza yol açma pahasına alsa ne yapardınız ? Devam edebilir miydiniz ? Ancak gerçek dünyada ,bu sizin ülkenizin teorik idealidir,ve bu ülkenizin (bir gün) bilimsel çalışma,sanayi üretimi ve insanoğlunun hayatta kalması için gereken herhangi bir diğer aktiviteyle uğraşmada önerdiği metottur.
4. Hantal bir takım çalışma mekanizması söz konusu olsa ve hareketleriniz basitçe arkanızda duran – hiçbir şeyi açıklamayan veya tartışmayan,tek argümanı ve niteliği silahı olan bir kişi – tarafından sırtınıza dayalı bir silahla size dikte ettirilse,oynayabilir miydiniz? Oyuna devam etmeyi bir tarafa bırakın,başlayabilir miydiniz? Ancak gerçek dünyada,bu sizin ülkenizde insanların yaşadığı (ve öldüğü) uygulamadaki politikadır.
5. Oyunun kuralları farklılaştırılsa ve siz “proletaryacı” kurallarla oynarken rakibinizin “burjuva” kurallarla oynadığı,bir uluslararası Satranç Federasyonu profesyonel anlayış,ilgi ve yaklaşımından hoşlanır mıydınız,bu şartlarda oynayabilir miydiniz ? Böyle bir “çok kurallı” sistemin çoklu mantıkçılıktan daha saçma olduğunu mu söylerdiniz? Ancak gerçek dünyada, sizin ülkeniz diğer ülkelerin “burjuva” mantığı veya “Aryan” mantığı , ya da “üçüncü dünya” mantığı vs. izlediklerini iddia ederken kendisinin “proletarya” mantığı izlediğini ve küresel uyum ve anlayış peşinde koştuğunu ifade etmektedir.
6. Oyunun kuralları bir istisna ile bugünkü gibi kalsa,yani (kitleleri temsil ettikleri için) piyonlar daha etkili taşları (bireyleri) kurban verme pahasına korunmaları gereken en değerli ve en harcanamaz taşlar olarak ilan edilse,oynayabilir miydiniz ? Bu sorunun cevabının berabere olduğunu iddia edebilirsiniz,çünkü bu tür bir ahlak kuralını kabul eden sadece sizin ülkeniz değil tüm gerçek dünyadır.
7. Oyunun kuralları aynı kalsa fakat eşitlikçi prensibe uygun olarak ödüllerin dağıtımı değiştirilse,yani ödüller,onur ve ünvan,kazanana değil fakat kaybedene verilse,kazanmak bir bencillik belirtisi olarak kabul edilse ve kazanan,üstün bir zekaya sahip olması nedeniyle diğerlerine şans tanımak için bir yıl oyundan men etme cezasıyla cezalandırılsa,oyunu oynamaya dahi tenezzül eder miydiniz ? Siz ve rakibiniz kazanmak için değil fakat kaybetmek için oynamaya çalışır mıydı? Bu sizin aklınızı nasıl etkilerdi?
Bana cevap vermek zorunda değilsiniz,Yoldaş. Konuşma ve hatta bu gibi soruları düşünme özgürlüğüne dahi sahip değilsiniz ve ben de zaten cevapları biliyorum. Hayır,yukarıdaki şartların hiçbirirnin altında oyunu oynayamazsınız. Satranç dünyasına kaçmış olmanız bu tip olaylardan kaçmak içindir.
Evet, Yoldaş,satranç bir kaçıştır,realiteden bir kaçıştır. Satranç, yaşamaktan korkan ortalamanın üstünde zekaya sahip olan,fakat aklını meşgalesiz tutamayan ve onu gerçek olmayan bir şeye adamış olan ve böylece reddetmiş olduğu canlı dünyayı anlaşılması çok güç olduğu için başkalarına teslim etmiş bir insan için bir “çıkıştır.” Bir “uydurma oyun”dur.
Lütfen bunu bu tip oyunlara karşı olduğum şeklinde algılamayın: oyunlar insanın hayatında önemli bir yere sahiptir,gerekli olan dinlenmeyi sağlarlar ve satranç sürekli amaca yönelik çalışma baskısı altındaki insanlar için bu işi görür. Ayrıca, -spor yarışmaları gibi- bazı oyunlar bazı insan hünerlerinin bir mükemmellik seviyesine ulaştığını görme fırsatı sunar. Fakat,gerçek dünyada tekerlekli sandalye ile dolaşan bir dünya koşu şampiyonu hakkında ne düşünürsünüz? Ya da dört ayağı üzerinde emekleyen bir yüksek atlamacı hakkında? Siz satranç profesyonelleri insan marifetlerinin en üstünü olan entelektüel gücün ifadesi olarak algılanmaktasınız- ancak bu güç altmış-dört kareli satranç tahtasının sınırları ötesinde sizi terk eder ve aklı karışık, endişeli ve ilgisi dağılmış halde bırakır. Çünkü siz bilirsiniz,satranç tahtası bir eğitim alanı değil,gerçeğin yerine konan bir şeydir.
Yetenekli,erken gelişmiş bir genç kendini dünya karşısında sersemlemiş halde bulur: onun anlayamadığı insanlardır,onu korkutan insanların anlaşılmaz,çelişkili,dağınık davranışlarıdır. Doğru teşhis ettiği,fakat mücadele etmeyi tercih etmediği düşman insan irrasyonelliğidir. Aklının takdir edileceği bir sığınak arayarak geri çekilir,pes eder ve kaçar- ve satranç bubi tuzağına düşer.
Siz satranç profesyonelleri özel bir dünyada yaşıyorsunuz; emniyetli,korunan,düzenli bir dünyada. Bu dünyada varoluşun tüm önemli ve temel prensipleri öylesine açık ve sağlam yerleşmiştir ve uyulmaktadır ki onların farkında olmak zorunda bile değilsiniz.(Bunlar benim yedi sorumdaki prensiplerdir.)Bu prensiplerin oyununuz için ön şartlar olduğunu bilmezsiniz – ve siz onlarla karşılaştığınızda,realitede onları veya onların ihlallerini tanımak zorunda değilsiniz. Sizin dünyanızda,onlar hakkında endişelenmek zorunda değilsiniz,tek yapmanız gereken şey düşünmedir.
Düşünme işlemi insanoğlunun asıl hayatta kalma yoludur. Bu işlemi başarılı bir şekilde gerçekleştirmenin hazzı -kişinin kendi aklının faydasını yaşaması- insan için varolan hazların en önemlisidir, ve bu ister büyük,ister küçük herhangi bir zeka seviyesindeki insanların en derin ihtiyaçlarıdır.Bu nedenle, sizi satranca çeken şeyin ne olduğu anlaşılabilir: tüm gereksiz engellerden arınmış ve aklınızın gücünün muzafferane kullanımı dışında hiçbir şeyin önemli olmadığı bir dünya bulduğunuza inanıyorsunuz.Fakat bunu buldunuz mu Yoldaş?
Aritmetiğin aksine,satranç zihinsel çabanın temel eğilimi olan soyutluğu temsil etmez; onun zıddını temsil eder:zihinsel çabayı bir takım somut şeyler üzerinde odaklar ve bir aklın başka hiçbir şeye yeri kalmayacak şekilde karmaşık hesaplamalar yapmasını talep eder. Bir hareket ve mücadele illüzyonu yaratma yoluyla, satranç profesyonel oyuncunun aklını hayata karşı kritik olmayan,önem vermeyen bir pasifliğe indirger. Satranç,entelektüel çabanın motorunu yani “Ne için?” sorusunu ortadan kaldırır ve bir ölçüde korkutucu bir şey bırakır:amacından soyutlanmış entelektüel çaba.
Eğer -psikolojik veya varoluşsal nitelikteki belli sayıda sebepten dolayı-bir insan gerçek hayatın kendisine kapalı olduğuna,başaracak veya peşinde koşacak hiçbir şeye sahip olmadığına, hiçbir hareketin mümkün olmadığına inanmaya başlarsa,bu durumda satranç onun panzehiri olur, yani buna tamamen inanmayı ve hareketsiz durmayı reddeden kendi asi zihnini uyuşturma metodu olur. Yoldaş, satrancın sizin ülkenizde şu an ki rejimden önce ve sonra her zaman bu kadar popüler olmasının ve neden çok sayıda Amerikalı satranç ustasının olmamasının sebebi işte budur. Gördüğünüz gibi,bu ülkede insanlar hala hareket özgürlüğüne sahiptir.
Sizin ülkenizin liderleri bu şampiyonluk maçını bir ideolojik konu, Rusya ve Amerika arasında bir yarış olarak ilan ettiği için Bobby’nin kazanmasını istiyorum, tüm arkadaşlarımda böyle. Bu maçın ülkemizde beklenmeyen bir ilgi uyandırmasının sebebi Amerikan halkının,sizin ülkenizin saldırı,kışkırtma ve holigan küstahlık politikasına ve kendi hükümetimizin aşırı hoşgörülü ve aşırı nazik sabrına olan uzun süreli kızgınlığının ve öfkesinin sonucudur. Hepimiz yüzsüz,isimsiz kollektif yığınlar arasındaki (bize bir iyi-kötü mücadelesi yapan iki şövalyenin ortaçağ mücadelesine çok benzer gibi görünen) küresel çatışmalardan yorgun ve bıkkın olduğumuzdan,ülkemizde Sovyet Rusya’nın herhangi bir tarzda,herhangi bir bakımdan ve herhangi bir şekilde yenilgiye uğratılmasını görme yönünde yaygın bir arzu vardır.(Fakat tabii ki bu bir semboldür,siz şeytanın gönüllü bir savunucusu değilsiniz,belki de hepimizin bildiği gibi dünyanın geri kalanı olduğu gibi onun bir kurbanı durumundasınız.)
Ancak Bobby Fischer’in davranışı sembolizmi bozmaktadır; fakat bu bir satranç uzmanının aklı ile realite arasındaki çatışmanın açık bir örneğidir. Kendinden emin,disiplinli ve parlak olduğu aşikar olan bir oyuncu gerçek dünya ile uğraşmak zorunda kalınca çökmektedir. O bir çocuk gibi aksilikler yapmaktadır,anlaşmaları bozmaktadır,rasgele taleplerde bulunmaktadır ve bir lise turnuvasındaki satranç oyununda kendini diskalifiye edecek olan bir tarzda kapris tavırlarına girmektedir. Bu nedenle o gerçek dünyaya,kendisini ondan kaçırtan şeytanı yani irrasyonelliği getirmektedir. Bir mektup imzalamaktan,herhangi bir ciddi sorumluluk almaktan korkan,hayatını nasıl yaşayacağını öğrenmek için mistik bir mezhebin keyfi fermanlarının rehberliğini arayan bir adam,muhteşem,kendinden emin bir adam değil, fakat anlık kızgınlık ve belki de bir hainlik hissiyle hırpalanmış trajik derecede çaresiz bir kurbandır.
Fakat akıl prensiplerinin bir satranç tahtasının sınırları ötesinde uygulanamayacağını, onların sadece bir insan icadı olduğunu,dışarıdaki kaosa karşı yetersiz olduklarını,gerçek dünyada hiçbir şansları olmadığını söyleyebilirsiniz. Bu doğru olsa,hiçbirimiz hayatta kalmazdık ve hatta doğmazdık,çünkü insan türü uzun zaman önce yok olurdu. Eğer yukarıda bahsettiğim türden irrasyonel kurallar altında,insanlar bir oyun dahi oynayamazsa nasıl yaşayabilirler? Bir insan icadı olan – daha doğrusu insanın hatası olan – akıl değil,akıl dışılıktır.
Tabiat (realite) satranç kadar mutlakçıdır ve onun kuralları (kanunları) da o kadar çok (hatta daha fazla) değişmezdir – fakat onun kuralları ve kuralların uygulamaları çok,çok daha karmaşıktır ve insan tarafından keşfedilmek zorundadır. Ve tıpkı bir insanın satranç kurallarını ezberleyebileceği, fakat onları uygulamak için kendi aklını kullanmak zorunda olması gibi her insan tabiatın kurallarını uygulamak için,yani başarılı bir şekilde yaşamak için,kendi aklını kullanmak zorundadır.Uzun bir süre önce tüm ustaların büyük ustası bize tabiatın ve hayatın niteliklerinin temel prensiplerini vermiştir.Onun adı Aristo idi.
Aristo prensiplerine dayalı bir toplumda yaşasanız, satranca kaçmak ister miydiniz? Bu ülke, sizin aklınızın gücünü istediğiniz bir boyutta,sonuna kadar kullanabileceğiniz, başarılarınızın ödüllerini alacağınız ve akıl dışı olmayı tercih eden insanların sizi durdurmaya güçlerinin olmadığı ve kendilerinden başka kimseye zarar veremeyecekleri,kuralları nesnel,sıkı ve açık olan bir ülke olurdu. Böyle bir sosyal sistem geliştirilemez,diyorsunuz değil mi? Fakat o geliştirildi ve tam varoluş noktasına yaklaştı – sadece seviyesiz zihniyetler,silahları olan insanlar ve onların cadı doktorları insanların onu bilmesini istemediler. Ona Kapitalizm adı verilmiştir.
Fakat Yoldaş, bu konuda berabere kaldığımızı söyleyebilirsiniz: sizin ülkeniz bu kelimenin anlamını bilmez, ve bugün bizim ülkemizdeki çoğu insanda onu bilmez.
Saygılarımla
Ayn RAND “
Çeviren Nejdet Kandemir
Crazy House; satrançtan üretilmiş bir oyun versiyonu. Kuralları ve taşların gidişi satrançla aynı. Aynı başlangıç aynı tahta aynı taşlar. Bunun bir satranç çeşitlemesi olması ise şuradan kaynaklanıyor: Rakibinizden aldığınız her taş, sizin oynadığınız renkte bir taş oluyor (örneğin siz siyahsanız, rakipten aldığınız beyaz piyon, siyah piyon olarak artık sizin oluyor) ve hamle sırası sizdeyken tahtanın boş bir yerine bu taşı yerleştirebiliyorsunuz. Böylece oyunlar çok renkli bir hale gelebiliyor.
Elbette bu oyunun kendine has belli başlı bazı kuralları var.
- Yedekti (rakibinizden topladığınız) taşları hamle sırası sizdeyken ve ancak boş yerlere koyabilirsiniz. (Yani bir taş alamıyorsunuz)
- Taş koyarken kurallar ihlal edilemez. (Yani size şah çekilmişken alakasız bir yere taş koyamazsınız)
- Piyonları son sıralara koyamıyorsunuz. (Ne kendi sıranıza ne de rakibin son sırasına. )
- Diyelimki bir piyonu vezir çıktınız ve rakibiniz bunu yedi. Bu ona bir vezir kazandırmıyor, sadece piyon kazandırıyor.
Aslında satranç dışındaki kurallarının hepsi bu kadar. Biliyorsunuz internette satranç oynamanın en büyük sıkıntılarından bir tanesi rakibinizin satranç programı kullanıp kullanmadığını görememenizdir. Ama Crazy House oynarken böyle bir korkunuz olmasın çünkü henüz bu versiyonun programları çok gelişmiş değil. Satrançtan zevk alanların ve çeşit arayanların oynayabileceği bu oyun www.chessmoon.com adresinde sıkça oynanmaktadır. Üye olduktan sonra maç davetini yaparken Oyun Tipi’ni Çılgın Satranç seçebilirsiniz.
Bu oyun türü ile ilgili çeşitli konumları ve taktik temaları bu başlık altında paylaşacağım.
Sevgili Chess Moon üyelerimiz;
B ligimizin maçları tamamlanmış olup Şampiyonumuz Türkmenler Adlı Takım olmuştur.Kendilerini Kutlarız..
C ligimizin maçları başlamış olup tüm takımlarımıza başarılar dileriz..
– Kötü alışkanlıklar edinilmesine engel olur.
– Planlı hareket etmenin önemini ve gerekliliğini kavratır
-Süratli, doğru ve çabuk düşünebilmeye yardımcı olur, olaylara doğru yorumlarla yaklaşabilme yeteneklerini geliştirir.
– Kişiliği ve karekteri olumlu yönde etkiler ve geliştirir.
-”Kendine güven” duygusu aşılar ve bunu geliştirir.
– Kendi güç ve yeteneklerini daha iyi tanıyarak, bireysel güç ve yetenekleri açığa çıkarmaya ve bireysel doğru kararlar alabilmeye yardımcı olur.
– Dikkatini tek konu üzerinde yoğunlaştırabilme alışkanlığı kazandırır.
-Diğer ders konularının daha iyi anlaşılıp kavramasına yardımcı olur. Bilimselliği ön plana alarak araştırmalar yapmaya yönlendirir.
– Konulara karşı şüpheci yaklaşımı benimsetir, onları ezberci zihniyetten arındırır.
– Kişileri düşünen, araştıran, yargılayan varlıklar haline getirir ve yaratıcılıklarında özgür bırakan bir ortam hazırlar.
– Başarıya ancak ve ancak sistemli ve disiplinli bir çalışmayla varılabileceğini gösterir.
– Mücadeleci bir ruh yapısına sahip olmanın gerekliliğini benimsetir.
– Başarısızlıklar karşısında yılmamayı, başarı için daha da çok çalışmanın gerekli olduğunu öğretir.
– Başarılardan büyük hazlar duyarak daha da başarılı olmaya yönlendirir.
– Yepyeni hedefler göstererek bu yeni hedefler doğrultusunda motivasyon sağlar.
– Kişilerin olumsuz bir yönünü, eksikliğini, veya bir davranış bozukluğunu hızlıca ortaya çıkarır.
– Kurallara uymayı, dostça oynamayı, kaybetmeyi kabullenmeyi, kazananı kutlamayı öğretir.
– Yakın dostluklar kurup daha çok sosyalleşmeye ve sosyal yaşamının zenginleşmesine yardımcı olur.
– Satrancın yararlarını gösteren bütün bu maddeler, Milli Eğitimin de temel amaçlarındandır, Türk Milli Eğitimi’nin öğrenciler tarafından kazanılmasını istediği temel davranışlardır. Bu kadar pozitif etkisi olan bir araç kesinlikle bir ‘EĞİTİM ARACI’dır. Yeryüzünde başka hiçbir araç, bu kadar olumlu davranışların hepsini birden bireylere kazandıramaz!
Satranç oyununu öğrenmek belli bir bilgi birikimi ve tecrübe gerektirir.Bu noktada hiç şüphemiz yok.Ancak dışardan bakıldığı kadar da zor değildir.Özellikle temel hamleleri ve belli başlı bir kaç stili öğrenmek size bu yolda ilerlemeniz için gerekli cesareti kazandıracaktır.Öncelikle satranç oyununa bir bütün olarak bakmak yerine bölümlere ayırmayı deneyebilirsiniz.Satranç kompleks bir oyundur ve stratejiler zaman içinde
oturur.Eğer oyunu daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi 3 ana dalda incelerseniz bu zaman kısalacaktır.Bahsettiğimiz bu 3 bölüm açılış oyunları,oyunortası ve oyunsonundan oluşur.Açılış oyunları bir satranç oyuncusunun en temel kozudur.Eğer bu oyunları iyi idrak eder ve ezbere kaçmadan işin tekniği öğrenirseniz zaferin ilk adımını atmış olursunuz.Peki bunu nasıl yapacaksınız?Başlangıç olarak yaygın kullanılan açılışları öğrenerek başlayabilirsiniz.Ama ezberlemeden öğrenmeyi nasıl başaracaksınız?O noktada size bir tavsiyemiz var.
Örneğin;bir önceki satranç serimiz İskoç Açılışı yazılarımıza bakalım.Yazımızda hamleleri tek tek incelediğimizi ve bunu görsellerle desteklediğimizi göreceksiniz.Size düşen hamlelerin neden yapıldığı sorusuna cevap aramaktır.Şöyle ki;örneğin bir ata-at değişimi yapılmışsa bunun neden yapıldığını ya da gerçekten böyle bir fedaya gerek olup olmadığını tartışın.Daha iyi bir hamle yapılabilirmiydi sorusunu kendinize sorun.Böylelikle hem hamlelerin bütünü hem de tek tek tüm hamleler oturmaya başlar.
İkinci adım olarak bütün teorilere karşı çıkın.Karşınıza çıkan her gambiti veya varyantı sorgulayın.Hepsinin oyun karekterine bakın.Size en uygun olanını bulmaya çalışın.Kimi açılışlar daha savunmacı ya da saldırgan olabilir.Veya daha açık oyunları tercih ediyor olabilirsiniz.O zaman ona uygun bir oyun karekteri edinin.Bu sadece tek bir oyunu öğrenin ve sadece ona yönelin demek değildir.Çünkü eğer öyle yaparsanız rakibiniz ters bir hamle yaptığında oynayacak kozunuz kalmaz.Hepsini bilin ama saklı bir tehdidiniz mutlaka olsun.
Satranç hayata birebir benzeyen nadir oyunlardandır.Nasıl ki;hayatta zayıf ve güçlü olduğunuz noktalar varsa satranç oyununda da bu böyledir.Zayıf yönlerinizi geliştirin ve asla rakibinize hissettirmeyin.Mesela siz kapalı oyunları seviyor ve riskli hamlelerden kaçınıyorsunuz.Rakibiniz ise daha atak ve saldırgan bir tutum sergiliyor.O zaman kaçıp geri adım atmak yerine risk alın ve onu beklemediği yerlerden vurun.Siz üstüne gittikçe o geri adım atmak zorunda kalacaktır.
Satranç tahtasını eviniz gibi düşünün.Masadaki her taş sizin askerleriniz.O yüzden her taşı önemseyin ve feda ederken gerçekten önemli olup olmadığına bakın.Piyonlarınız dahil olmak üzere her taş sizin evinizi korumak için çok önemli bir yer zapdedebilir.O an için önemli olmayan bir taş oyun ilerleyişinde size avantaj sağlayabilir.Bunu unutmayın.Bir başka önemli nokta şahınızı güvence altına almadan merkeze hakim olmaya çalışmayın.Ava giderken avlanabilirsiniz.Merkez hakimiyeti size oyunu getirecektir elbette ama siz buraya yoğunlaşmışken rakip şahınıza ulaşmaya çalışıyor olabilir.Bu sebeple rok hamleleri gibi hamlelerle şahınızı güvenceye alıp ava öyle çıkın.
Tabii ki bunlara ek olarak yanınıza almanız gereken en iyi koz tecrübeleriniz.Ne kadar çok oyun oynarsanız ve ne kadar fazla oyun karekteri ile karşılaşırsanız sizin için o kadar iyi olacaktır.Farklı açılışlara ya da mat yötemlerine karşı aldığınız farklı cevaplar sizi süpriz karşılaşmalarda savunacaktır…